Mandacılık nedir

Mandacılar ve Mandacılık üzerine
Mandacılık tartışmalarına hiçte yabancı değiliz. seksen yıldır aydınlatamadığımız mandacılık konusunda neler neler söylendi. Elbet te Türk milleti ezelden ebede mandacılığı hep peşinen reddetmiştir. Ancak “Türkiye milletine…!” Mensup olan bazı zevat ise bu konuda nedense hep sessiz kalmışlar ve tartışmalarda yer almadan da işlerini yürütmüşlerdir.

Mandacılık ne demek önce ona bakmak gerek. Türkçe sözlükte “mandacı olmak” mandaya tabii olmak “o kim ise “ şahsa, ağaya, beye, servet, sahibine, güçlü olana, yiğit olana v.s yani “güce ve güçlüye” tabi olmanın adı “mandacı olmak” yoksa dağda otlayan dört ayaklı boynuzlu bir varlığa değil. Ama bunu belirgin ve anlaşılır hale getirmek için fazla lafı dolaştırmaya da gerek yok.

Siyasi literatürde mandacı olmak güçlü bir devletin himaye ve hâkimiyetini kabullenerek onların koruması, kural ve kaidelerine göre yaşamak. Kısası ve uzunu da bu anlamı ifade ediyor.

İlk tartışmalar ise birinci dünya harbinden sonra yenilen Osmanlı bakiyesinde kalan sağların Ümitsizlik içindeki devlet ve siyaset adamlarının veya diğer galiplerin adına bu ülkede faaliyet te olanların bu ümitsizlik ve bunalımdan istifade ile yok olma riski karşısında kurtuluş reçetesi olarak ileri sürdükler siyasi kurtuluş reçetesidir “mandacılık.”

İngiliz muhipleri derneği, Amerika severlerin ve Fransız hayranı lümpenlerin ve benzeri kurum ve kuruluşların mensuplarının kampanya halinde yeni meclis oluşturma çalışmalarında duyulmuştu. Erzurum ve Sivas kongrelerinde ise resmen ifade edilen bu çözüm geçen yıllar içinde ise artık daha sıcak ve Türk milleti’nin üzerinde ağırlığını daha fazla hissettiği bir kavram olarak hayatını da devam ettirmektedir.

Kamuya sunulan ve bu millete siyasi ve ekonomik kurtuluşun tek yolunun artık mandacılık olduğu da ifade edilmiyor. Fakat artık Amerikanın bilgisi ve onayına olmadan tüy bile kımıldamaz anlayışı da kabul edilmiş her siyasi görüş bundan ayrı bir çözümde sunamıyor.

Esasen mandacılık artık ruhumuza sirayet etmiş galiba, bir şekilde siyasilerimizin yüreklerine de yerleştiği açık, Gün geçmiyor ki iktidar sahiplerinin veya taliplerinin icazet kapısının Atlantik ötesi olduğu iddia edilmesin, aksi takdirde başarı ve iktidar sansı da verilmemektedir.

Adnan menderesten Süleyman Demirel’e, oradan Özal, günümüzde de R.Tayyib Erdoğan içinde muhaliflerince, bugünkü hükümet erkine de aynı şekilde bakıldığını artık biliyoruz. Amerika’ya gidip dönen her siyasi şahsiyetin, Pentagondan onay ve olur almak için gidip döndüğünü basında çok sık okuyoruz ve bu hal bizde hiçte yadırganmaz oldu.

Hükümetlerin ABD ye göre düşünülür olması ya da uluslar arası olaylar ABD ye dayandırılmadan bir görüş ortaya konamaz olmasına da alıştık. İşte son örnek Ortadoğu ve sıcak olarak kuzey ırak meselesi ve yapılan operasyonlarda amerikan onayı ve izni hatta tehdidi iddiaları artık çok rahatça ifade edilir oldu.

Türk Milleti yeni bir çağ ve yeni oluşturulan Dünya düzeninde nerede duruyor. Artık tarihini mazisini ve geleceğini yeniden yorumlamak ve hazırlıklı olmak durumundadır. Yeni düzen bu milletin bağımsızlık ve yaşam hakkını da elinden alacak gibi görünüyor.

Anlaşılan o ki bu düzen adı ister yeni ister eski olsun bizim çıkarlarımız ve varlığımız için değil mandayı kuran ve güden kim ise onun için... uyanık kalmak gerek.. bu gidiş iyi bir gidiş değil ....uyanmak gerek... uyanık kalmak gerek.